İtalyan filozof Beccaria Aydınlanma Çağının önemli düşünürlerinden olup ceza hukukunu ilk kez sistematikleştirdiği kabul edilir. Beccaria suçta ve cezada kanunilik ilkesini, yargılamaların hızlı ve adil olması gereğini, suçların ve cezaların orantılılığı ilkesini, vatandaşlara her türlü gayri insani muamelenin, işkencenin, keyfi uygulamaların ve vatandaşların gizli yargılanmalarının yasaklanması gereğini vurgulamıştır. Cezanın konuluş amacının gelecekte işlenecek suçların önlenmesi, bireyin bir daha suç işlememesinin ve diğerlerinin de hiç suç işlememesi olması gereğini savunan düşünür, topluma karşı işlenen suçların en ağır suçlar olduğunu kabul etmiştir.
Cezanın etkili olabilmesi için hızlı, kesin ve şiddetli olması gerektiğini de ileri süren düşünür “suçu önleyen en önemli frenlerden biri cezaların ağırlığı değil, cezaların kaçınılmaz olmalarıdır” şeklinde ifadede bulunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun birinci maddesinde ceza kanununun amacı, kişi hak ve özgürlüklerinin, kamu düzen ve güvenliğinin, hukuk devletinin, kamu sağlığının ve çevrenin toplum barışının korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi olduğu belirtilmiştir.
Anayasamızın 38. maddesinde “suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlığı altında Türk Ceza Hukukumuzun temel esasları sayılmıştır.
Bu esaslar:
➤Kimsenin işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağı,
➤Kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır ceza verilemeyeceği,
➤Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerinin ancak kanun ile konulacağı,
➤Suçluluğu hükmen sabit olana kadar kişinin suçsuz sayılacağı,
➤Hiç kimsenin kendisini ya da kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan beyanda bulunmaya ya da bu yolda delil göstermeye zorlanamayacağı,
➤Kanuna aykırı yöntemle elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği,
➤Ceza sorumluluğunun şahsi olduğu,
➤Hiç kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamayacağı,
➤Ölüm cezasının ve genel müsadere cezasının verilemeyeceği,
➤İdarenin kişinin hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamayacağı,
➤Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın getirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaşın suç sebebiyle yabancı ülkeye verilemeyeceği şeklinde sayılmıştır.
Yine Anayasamızın “kanuni hakim güvencesi” başlığı ile 37. maddesinde düzenlendiği üzere “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkeme dışında başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.”
Bilindiği üzere ceza hukuku suçlara dair kurallar ile suçlara ilişkin yargılama usulleri kurallarını içeren hukuk dalıdır.
Suçlara ilişkin kuralları düzenleyen kısım “maddi ceza hukuku” yargılanmaya ilişkin kuralların düzenlendiği kısma “şekli ceza hukuku” denilmektedir.
Maddi ceza hukukunda suç işleyen ve suçluluğu sabit olan kişiye uygulanacak yaptırımlardan en ağırı kuşkusuz kişi hürriyetini bağlayıcı müeyyidelerdir.
Anayasamızın 19. maddesinde kişi hürriyeti ve güvenliği düzenlenmiş, kişinin ancak şekil ve şartları kanunda gösterilen, mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi, bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması, bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi, toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi, usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması hallerinde hürriyetinden yoksun bırakılabileceği belirtilmiştir.
➤Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilecekleri,
➤Hakim kararı olmadan sadece suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yakalama yapılabileceği ve şartlarının kanunda gösterileceği,
➤Yakalanan ya da tutuklanan kişilere yakalama ve tutuklama sebeplerinin ve haklarındaki iddiaların herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkıncaya kadar bildirileceği,
➤Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılacağı, kimsenin bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı, bu sürelerin olağanüstü hal ve savaş hallerinde uzatılabileceği,
➤Kişinin yakalandığı veya tutuklandığının, yakınlarına derhal bildirileceği,
➤Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarının olduğu,
➤Serbest bırakılmanın ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabileceği,
➤Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişinin kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahip olduğu,
➤Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zararın tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödeneceği de belirtilmiştir.
Anayasamızda benimsenen ilke ve esaslar doğrultusunda ayrıca taraf olunan uluslararası sözleşmelerde belirlenen hükümler gözetilerek ceza hukukumuza ilişkin ilgili kanunlar ve diğer mevzuat oluşturulmuştur.
Türk Ceza Kanunu’muzun amacının düzenlendiği birinci maddesinde amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esaslarının, suçların, ceza ve güvenlik tedbirlerinin düzenlendiği belirtilmiş, ikinci maddesinde ise suçta ve cezada kanunilik ilkesine yer verilerek Anayasamızın 38. maddesine uygun düzenleme yapılmıştır.
Kıyas yasağının Anayasamızda değil Türk Ceza Kanunu’muzda düzenlendiğini tekrarla, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin sadece Ceza Kanununda yer verilen suçlar yönünden değil idari yaptırımlar (kabahatler) ve ayrıca özel kanunlardaki ceza kuralları, güvenlik tedbirleri için de geçerli olduğunu belirtmek isteriz.
Kanunilik ilkesinin bir diğer önemli yansıması, yürütme organının ya da idari makamların Kararname, tüzük, yönetmelik, genelge veya karar gibi işlemlerle suç ve ceza düzenleyememesidir. Keza yargı organları da içtihatlar yoluyla kanunda öngörülmemiş yeni suç tipleri oluşturamazlar.